7 Ekim 2014 Salı

SONUNDA BU DA OLDU VE CİHAN DEMİRCİ, HABER SİTELERİNDEKİ "UYDURUK" BİR HABERDE, KENDİNİ "HÜDAVERDİ"NİN ŞİMDİKİ HALİ OLARAK BULDU!..

MADEM BU DA OLDU, O ZAMAN SİZE ANLATMAM GEREKEN BAZI "CİHAN DEMİRCİ" VAKALARININ TAM ZAMANIDIR!.. 

Bu yaşa kadar bu akla ziyan ülkede başıma gelmedik pek fazla bir şey kalmamıştı. Hatta başka Cihan Demirci'lerle olan isim benzerliği nedeniyle tam 3 kez evet tam 3 kez gerilim dolu, heyecanı yüksek, acayip anlar yaşamıştım. Zira bu ülkede pek çok isim-soyadının sayısız benzeri olduğu gibi "Cihan Demirci"lerin sayısı da bir hayli fazlaydı ve bu Cihan Demirci'ler sanki pek de rahat durmuyorlar ama içlerinde "en çok tanınan"ı ne yazık ki ben olduğum için zararları da hep bana oluyordu. Örneğin yıl: 1996 idi. O dönem gecemizi-gündüzümüze katmışız, bir mizah dergisi çıkartmışız ve dergi binbir güçlükle-zorlukla çıkmış, sabahlara kadar çalışıyoruz, yorgunluktan perişan bir haldeyim. Sabaha dek uyumadığım bir anda telefon çalıyor, babamın her zamanki sert sesi daha da sert bir hal almış bana en sert tondan çıkışıyor; "Cihan oğlum, sen sigara bile içmezsin bilirim ama bu Yıldız Tilbe haberi nerden çıktı şimdi, bu sen değilsin di mi, sen olamazsın bu di mi?.." 

Sabaha dek dergi işleriyle uğraştığım ve yorgunluktan döküldüğüm için şaşkın bir halde: "Baba yaaa, zaten uykusuzum, perişanım, ne diyorsun sabah sabah, ne Yıldız'ı, ne Tilbe'si?" diyorum...  Babam fazla uzatmıyor: "Bir gazete al da gör ne dediğimi, sonra konuşalım oğlum" deyip sinirli bir ses tonuyla telefonu kapatıyor. Hemen karşımdaki bakkala koşup bir gazete alıyorum. O da ne, gazetenin birinci sayfasında bir haber, belki anımsarsınız o haberi; Yıldız Tilbe adlı şarkıcı bir esrar partisinde yakalanmış, yakalananlar arasında adı geçenlerden biri de Cihan Demirci fakat bu onunla birlikte çalışan müzisyen bir Cihan Demirci, lakin o gazetede sadece isim yazıyor. Hemen bir başka gazete daha alıyorum, orada da "Cihan Demirci" ama müzisyen olduğu haberin taa devam sayfasında geçiyor. Diğer gazetelerde de durum aynı. Ama daha da acısı o dönem İzmir'de yayınlanan yerel bir gazete olayı daha da abartmış, zira o dönem nerdeyse ayda iki kez İzmir'de okul okul etkinliklerdeyim, bu haberi birinci sayfaya benim resmimle basmış!.. Cihan Demirci denince nasıl olsa bir tane günah keçisi mizah yazarı-karikatürist olan var ya, bas gitsin anasını satiiim.... Bu gazete sayfasını da, İzmirli kitapçı arkadaşım Ercan bana faksla iletiyor. Faksı görünce iyice deliriyorum. O gün hayatımın en kabus gibi günlerinden birini yaşıyorum. O Cihan Demirci'nin ben olmadığını anlatmak için dilimde tüy bitiyor, hayatımın en fazla telefon konuşmasını yapıyorum. Yıllardır sesini duymadığım, hiç ama hiç aramayan eski tanıdıklar, eski arkadaşlar, uzaktan akrabalar hatta çocukluk arkadaşım bile arıyor, onlara tek tek "O Cihan Demirci ben değilim" diyorum. Onlar da "Biz de öyle tahmin etmiştik ama gene de bir arayalım dedik" tarzında şeyler söylüyorlar. Gazetelere tekzip yolluyorum, bir çoğu kullanmıyor bile. O dönemin en etkili basın avukatına koşturuyorum. Hemen nefes nefese İzmir'e gidip, fotoğrafımla haberi hem de birinci sayfasında kullanan gazeteye Ercan arkadaşımla adeta öfkeyle dalıyor, yazıişleri müdürünün odasına tüm kızgınlığımla giriyorum. Karşımıza çıkabilen yetkili biri yok bu arada. Bu bir kaç gün süren süreçte, epeyce kilo veriyor, tüm enerjimi yitiriyorum, adeta canımdan beziyorum, bir başkasının içtiği esrarın derdiyle uğraşmaktan. 

Hadi bunu geçelim. 2000 yılındayız bu kez. Takvim gazetesinde köşe yazarlığı yaptığım bir dönem. Gazeteden içeri girdiğim bir gün, yazıişlerinden bir arkadaş "Aaaa Cihan Demirci, yaşıyorsun yaaa?" diyor. Gazeteye bir haber ajansından bir trafik kazasında ağır yaralanan bir Cihan Demirci haberi gelmiş. Onlar da bu mutlaka bizim köşe yazarı Cihan Demirci'dir diyerek nerdeyse haber yapmaya hazırlandıkları bir anda içeri girmemle bu kez habere engel oluyorum. Her şeye rağmen iyi bir zamanlama!!!

Bitti sandınız di mi ama bitmedi, en ağırını en sona sakladım zira. Sanıyorum bundan 6-7 yıl önce hani şu Ergenekon denilen dandik ve tamamen "tezgah" davanın başladığı dönemlerdeyiz. O gece sevgili çizer arkadaşım Semih Poroy'la kafa çekmişiz. Semih bende kalmış. Sabah biraz geç kalkmışız. Öğlen öncesi saatlerde nefis bir havada Moda Çay Bahçesinde, çaylarımızı içiyor, poğaçalarımızı yiyor, sohbet ediyor ve denizi seyrediyoruz. Birden cep telefonum çalmaya başlıyor ki, durdur durdurabilirsen. İlk arayan arkadaş; "Cihan, aaa iyi ya, hiç olmazsa konuşmana izin veriyorlar demek ha" diyor... Ben de "Haaa, ne diyorsun yaaa" diye kalıyorum... Arayan arkadaş; "Oğlum gözaltında değil misin, televizyonlarda sürekli adın geçiyor, neler oluyor?" diyor... Ardından bir başkası, ardından bir başkası arıyor... Bir diğer arayan; "Az önce hatta NTV kanalında çok kısa bir süre fotoğrafında gözüktü, gözaltındaymışsın, ama konuşabilmene sevindim" filan diyor... Hemen eve koşturuyor, gene sinir bozukluğu içinde televizyonu açıyorum... O da neee!!! Haber kanallarında "Ergenekon Davası" kapsamında, hiçbir günahı ve suçu olmadığı halde, sırf göz korkutmak için gözaltına alınan bir Cihan Demirci daha var bu kez karşımda... Bu kez müzisyen ya da mesleksiz değil bir Profesör... Üstelik onun mailleri öğrencileri tarafından hep bana yollandığı için bir şekilde ismen bildiğim, mailler konusunda kendisini bir kaç kez uyarmama rağmen kendisinden bir yanıt bile alamadığım bir kadın profesör; Prof. Cihan Demirci, hem de Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nde başkan yardımcılığı görevi yapan bir kadın profesör. Olay malum, o dönem Türkan Saylan'ı ve ÇYDD'yi bitirme operasyonu içinde olanlar, bu operayonu uydurmasyon Ergenekon'un içine alıyorlar. Lakin işgüzar kanalımız NTV, nasıl olsa bu Cihan Demirci gene şu mizah yazarı-karikatürist Cihan Demirci'dir demiş ve benim bir fotoğrafımı bile ekranda bir kaç saniye göstermiş... Haydi bakalım yeniden 1996 yılında yaşadığım o ortama geri dönüş ve tüm günü sayısız insana açıklama yapmakla, sinir bozukluğu içinde geçirme... Bu kadıncağızla beni kendi derneği bile karıştırıp, onun mailllerini hala bana yollar durur bu arada... Şimdilerde; "Cihan Demirci Tansel" olarak kullanıyor ismini gördüğüm kadar.

EH ZATEN BİR "HÜDAVERDİ" OLMADIĞIMIZ KALMIŞTI!..


Çok uzattım biliyorum, başıma gelen yeni bir vakadaki asıl uyduruk habere girmeden önce ama bunları da bilin istedim. Bu kez bir ilk yaşadım doğrusu... Bir başka Cihan Demirci ile karıştırılmadım, bu kez beni çizgi roman ustası Sezgin Burak'ın yarattığı çizgi kahraman "HÜDAVERDİ" yaptılar!!!! Evet bir "Hüdaverdi" olmadığım kalmıştı, o da oldu sonunda... Yaşı 40'ları aşanlar ve daha yukardakiler daha iyi anımsarlar. Sezgin Burak (ki bugün 7 Ekim 2014, onun aynı zamanda, 36. ölüm yıldönümüdür. "Tarkan'ın da yaratıcısı olan büyük ustanın, bu uyduruk haber aracılığıyla da olsa ruhu şad olsun... ) "Bizimkiler" adlı çizgi-bantı içersinde bir çocuk tipi olarak yaratmıştı: "Hüdaverdi"... Ve bu Hüdaverdi, taa 1971 yılında bir de film olmuştu...

Tam bayram öncesinde, facebook üzerinden arkadaşlardan bir bombardıman başladı. Pek çok haber sitesinde yer alan bir haberde 90'lı yılların ünlüsü sayılan Hüdaverdi'yi oynayan oyuncunun bugünkü hali diye bir de baktım benim 2012 yılında Tüyap Kitap Fuarında, Can Yayınları standında çocuk kitaplarımı imzaladığım bir anın fotoğrafı konmuş... Yani bendeniz bu kez de Hüdaverdi'yi canlandıran oyuncu Önder Tekin olmuşum!!!!! Ama bu dandik magazin haberinin elle tutulur hiçbir yanı yok, hem fotoğraftaki benim, hem de Önder Tekin bu filmi 1971'de çevirmiş, yani 90'lı yılların ünlüsü lafı da tamamen uydurma bir laf... 36 yılı geride bıraktığım yazarlık-çizerlik serüvenimde, sözünü esirgemez tavrım nedeniyle yanlışlarını, sahtekarlıklarını, hatalarını yüzlerine vurduğum kimi insanların düşmanlığını kazandım, ki bundan da gurur duyarım. Hayatımı boşa geçirmediğimin kanıtıdır bu. Bu düşman bozuntularının bir çoğu da ne acı ki, ucu medyaya değen yazar-çizer takımındandır. Onların bana verdikleri zarar öyle bir kalın kitaba bile sığmaz. Ben bu dandik haberin de öyle birinin tezgahı olduğunu düşünüyorum işin gerçeği. Ama internette site olarak varlıklarını sürdüren "haber" siteleri de o kadar niteliksiz, o kadar özensiz, o kadar uyduruklar ki, bugün isterseniz, istediğiniz uyduruk haberi onlara yutturur ve nette yayınlanmasını sağlarsınız. Zaten bu haberin başka sitelere yayılmasını da; HABERTÜRK, VATAN-MİLLİYET gibi gazetelerin internet siteleri başarmış gördüğüm kadar. Ama ne kadar kendini nimetten sanan site varsa, bir haltmış gibi bu uyduruk haberi kullanmış. Başımıza iyi bir şey (az da olsa bazen kazara olabiliyor hani!!!!) geldiğinde bir satır haber bile yapmayanlar, yaşadığımız çeşitli baskılar, zorluklar karşısında kıllarını bile kıpırdatmayanlar böyle anlarda haber yapmayı pek severler. 

Aslında "Hüdaverdi" olduğumu öğrendiğimde ilk başta ben de güldüm, geçtim. Çünkü benim çocukluk dönemimde zaten "gözlük" takan her çocukla dalga geçmek isteyen kişi ona "Hüdaverdi" derdi, bunu da bilirim. Ama özellikle Facebook'tan ve maille bana bu haberi ileten onlarca insandan sonra o gülmenin yerini, birşeyler yapmak aldı gene. Derken Facebook'ta sevgili meslektaşım, duyarlı arkadaşım Atilla Atalay'ın şu satırlarını da okuyunca, harekete geçtim...

Atilla Atalay şöyle yazdı Face'deki sayfasında:  

"Medya el birliğiyle yazar ve karikatürist dostum Cihan Demirci'nin çocukken Hüdaverdi olduğuna bizi inandırmaya çalışıyor. Bir değil iki gazete birden kalben buna inanmış. Ciddi ciddi "90lardaki ünlüler şimdi ne yapıyor" mevzuunda foto galeri yayınlayıp Cihan'ın imza günündeki bir resminin altına "İşte Hüdaverdi'nin şimdiki hali" yazmışlar... Hatta biri "Bakın Yeşilçam'ın fırlama çocuğu ne hale geldi" bile demiş... Tamam ben de "Fatoş'la Basri" nin şimdiki haliyim ama gene de bi özen istiyo, bi mesleki"ciddiyet" arıyo insan..."  (A.A.)


Milliyet-Vatan ortak havuzundaki sitenin yayın yönetmenine bir mail döşendim...Haberi kaldırılmasını ve bir "özür" dilenmesi gerektiğini belirterek. Bayram günüydü, onun adına yardımcısı editör Funda Şeker'den şu yanıt geldi bana: 



Merhaba Cihan Bey,

Ercüment Bey'e gönderdiğiniz mail üzerinden size ulaşıyorum. Vatan gazetesi internet editörüyüm. Yazdıklarınızın haklılık payı oldukça büyük, ancak malesef internet haberciliğinde bu tarz hatalar olabiliyor. Şahsım adına da çok üzgünüm. Biz gazete olarak bu tarz şeylere elimizden geldiğince dikkat ediyoruz, fakat kusurlarımızda muhakkak oluyor. Lütfen bunu bir dalga geçme ya da benzeri bir şey olduğunu düşünmeyin.


Fotoğrafınız yayından kalktı, yarın bir özür de yayınlayacağım. Çünkü bu işi ciddiye alıyoruz ve sandığınız ya da yazdığınız gibi 'uyduruk' haber yapmıyoruz.


Saygılarımla...


Funda ŞEKER 
gazetevatan.com


Lakin, Vatan gazetesinin sitesindeki şu link adresine; 
http://www.gazetevatan.com/tekzip-684187-magazin/  "Tekzip" benzeri ya da taklidi diyebileceğimiz bir metin kondu. Bu metinde de herhangi bir "ÖZÜR DİLEME" filan yoktu tahmin edebileceğiniz gibi. Zira herkesin kusursuz olduğu, muhteşem olduğu, hiç hata yapmadığı bu ülkede bilindiği üzere özür dilemek de çok ayıp bir şeydir, pek uygulanmaz, özür dilemek öcü gibidir, korkulur, tırsılır ondan ne de olsa... Eh ne de olsa "özür" insana saygısını yitirmemiş, insan olma erdemini az buçuk koruyan toplumların kullandığı, uygar bir yöntemdir, bu coğrafyada pek bilinmez ve de sevilmez... Hadi Vatan-Milliyet en azından bunu yaptı, peki aynı ağırlıkta bir mail yolladığım Habertürk gazetesinin sitesi ne yaptı dersiniz?.. Sadece anında bu haberi ve resmi kaldırdı, hepsi bu, ne bir yanıt verdi, ne de Vatan gazetesi sitesi gibi içinde özür olmayan bir metin koymaya tenezzül bile etmedi. Yargının ve adaletin tamamen mevta olduğu, başvurulacak herhangi bir yer kalmayan, yargıda vatandaş eline kalan en vahşi günlerini yaşayan bitik bir ülkede de elbet bunlar olacaktı, şaşırdık mı, tabii ki hayır... 

Şimdi bu haber bazı küçük haber sitelerinde hala yer alıyor, şahsen benden bu kadar... Bu akla ziyan ülkede bu işlerin sonu-bucağı yok zira... Ama sizlerle bu uyduruk "Hüdaverdi" haberi sayesinde "Cihan Demirci" kimliği taşıyor olmamın aslında nasıl başa bela bir iş olduğundan da kısa kesitler sunmak istedim. Kısa bir özetti sadece bu. Eh kardeşim, zaten mizahçı bu şekilde olunur bu ülkede, başına gelen abukluklar arttıkça senin de mizaha bir sevgili gibi sarılman ve teselliyi sadece onda bulman artar, benim gibilerin de yaptığı sadece budur bu manyak ötesi coğrafya çukurunda!!! 

SARIL BANA SEVGİLİ MİZAH, SARIL BANA!!! 

Cihan Demirci - MİZAHHABER


YUKARDA OKUDUĞUNUZ SATIRLARI; 

Müzisyen, mesleksiz, Profesör ya da Hüdaverdi olmayan
çokça mizah yazarı- karikatürist, epeyce araştırmacı, biraz senarist ve şair CİHAN DEMİRCİ yazdı, aman bu da karışmasın... (7 Ekim 2014 Salı- Kadıköy)